Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Finans Merkezi Açılış Töreni’nde konuştu.
Küresel finansın ağırlık merkezi giderek daha belirgin bir şekilde batıdan doğuya doğru kaydığını belirten Erdoğan, "Bu çerçevede Asya ve Avrupa arasında artan ticari rekabet ile ülkemizin jeopolitik konumu, İstanbul'un önünde yeni fırsat pencereleri açıyor. Ülkemizi, yatırım, istihdam, üretim, ihracat ve cari fazla yoluyla büyütme üzerine kurulu 'Türkiye Ekonomi Modeli' ile hedeflerimizi bir adım daha yukarıya taşıdık. Tarihi olarak doğu ve batı arasında hem coğrafi hem de ticari köprü görevi üstlenen İstanbul'un günümüzde finansal piyasalar arasında aynı bağı kurma potansiyeline sahip olduğuna inanıyoruz." ifadelerini kullandı.
İstanbul Finans Merkezi ile ilgili Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bu merkez üç kıtanın buluşma noktası olan İstanbul'da yeni bir finansal ekosistem oluşturacaktır." ifadesini kullandı.
"İstanbul Finans Merkezi, yerli ve yabancı finans kuruluşlarının bölgede faaliyet göstermeye başlamalarıyla ülkemiz ekonomisine katkılar sağlayacaktır." diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bu merkezin asıl değeri, ne kadar stratejik ve vizyoner proje olduğu, önümüzdeki yıllarda çok daha iyi anlaşılacaktır." şeklinde konuştu.
Bakan Nebati: Finansman maliyetlerinin düşmesinde de pay sahibi olacak
Açılış töreninde konuşan Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati, İstanbul Finans Merkezi’nin, hayırlar getirmesini temenni ederek, şunları kaydetti:
"İstanbul Finans Merkezi, finansal kuruluşlar için eşsiz özelliklere sahip bir yerleşke olmanın yanı sıra küresel bir sektörel etkileşim ve inovasyon merkezi olarak da finansal piyasalarımızın gelişmesini ve derinleşmesini hızlandıracaktır. Bu güçlü ekosistem, yeni yatırımcıların ülkemize gelmesinde ve finansman maliyetlerinin düşmesinde de pay sahibi olacaktır."
İFM'nin, finansal kuruluşların dijital finansal hizmetler ve sürdürülebilir finansman gibi alanlarda atılım yapması için önemli bir platform teşkil edeceğine işaret eden Nebati, "Uluslararası sürdürülebilir fonların ülkemize getirilmesi ve reel sektörümüze yeşil finansman sağlanması bakımından önemli bir sinerji kaynağı da olacaktır. İstanbul Finans Merkezi'nin bir diğer önemli katkısı da İstanbul’umuzun, katılım finans ve İslami bankacılık alanında da küresel bir merkeze dönüşmesini sağlayacak olmasıdır." dedi.
Bu dönüşüm sürecinde bankalar, sermaye piyasası kuruluşları, katılım finans şirketleri, finansal yatırım ve portföy yönetim şirketleri ile sigorta şirketleri gibi geniş yelpazedeki finansal kurum ve kuruluşları İFM çatısı altında tek bir konumda birleştirdiklerini bildiren Nebati, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ayrıca uluslararası finansal hizmetler sektörü içerisinde faaliyet gösteren portföy yönetimi, servet yönetimi ve proje finansmanı gibi alanlara da odaklanacağız. Öte yandan, bu finansal faaliyetleri destekleyecek danışmanlık, bilgi işlem, telekomünikasyon ve teknoloji şirketleri başta olmak üzere geniş bir ekosistem oluşturacağız. Ortaya çıkacak bu dev ekosistemin, ülkemizin finansal hizmet ihracatına da önemli katkılar yapacağı aşikardır. 2036 yılı itibarıyla, İFM’nin ülkemizin toplam finansal hizmet ihracatını yaklaşık 3 kat arttıracağını ve 15 yıl içerisinde gayri safi yurt içi hasılaya yapacağı toplam katkının da yaklaşık 130 milyar dolar olacağını öngörüyoruz. Bu 15 yıl içerisinde, merkezin toplamda 102 bin ek nitelikli istihdam oluşturmasını da hedefliyoruz."
"Çeşitli indirim, istisna ve vergi avantajları da sağlıyoruz"
Bakan Nebati, İFM'yi rekabetçi kılmak için çeşitli indirim, istisna ve vergi avantajları da sağladıklarını dile getirerek, bu teşviklere ilave olarak, ekosistemin tamamlayıcı unsurlarını kapsayan Katılım Finans Strateji Belgesi’ni de yayımladıklarını, ayrıca İstanbul'un bir finans merkezi olmasında katılım finans kuruluşlarının etkisini artırmak adına Katılım Finans Kefalet Anonim Şirketi’nin kuruluşunu da geçen ay sonu itibarıyla tamamladıklarını söyledi.
Finans merkezi için iyi bir model: Dubai
Bölgesel olarak İFM’nin rakibi olan Dubai Uluslararası Finans Merkezi (DIFC), İstanbul’un neler yapılabileceğine dair fikir verebilir.
Birleşik Arap Emirlikleri’nin en büyük ikinci Emirliği Dubai’de bulunan DIFC, 2004 yılında, toplam 272 dönümlük bir alan üzerine kuruldu. Yaklaşık 3 milyar nüfus ve GSYİH 8 trilyon dolara ulaşan 72 ülkeyle iş yapabilme imkânı veren DIFC, özellikle Orta Doğu, Afrika ve Güney Asya (MEASA) odaklı çalışıyor. Resmi para birimi dolar, resmi diliyse İngilizce olan bölgede, yüzde 100 yabancı sahipliği imkânı finans merkezini cazip kılan özelliklerin başında geliyor. Finans merkezini yatırımcılar gözünde cazip kılan bir diğer önemli özellikse, şirketlerin bölge içinde 40 yıla kadar kurumlar vergisinden muaf tutulması.
Kendine özel hukuk sistemi
Yatırımcılara güvenli bir yatırım ortamı sunmayı hedefleyen ve yatırımcıların bu konudaki tedirginliklerini ortadan kaldırmak isteyen DIFC, Birleşik Arap Emirlikleri'nin kendi hukuk sisteminden bağımsız bir dizi özel ve bağımsız kanunla yönetiliyor. Merkez’de çıkan anlaşmazlıklar İngiliz yasalarına dayanan ve İngilizce olarak yazılan kanunlarla çözülüyor. Belirsizlik durumlarında ise, bu yasa yerine İngiliz yasası kullanılıyor. İngiltere, Singapur ve Hong Kong gibi çeşitli uluslardan gelen hakimlerin oluşturduğu DIFC mahkemeleri, uluslararası yatırımların güvenliğini sağlamaya çalışıyor. Davaları mümkün olan en kısa sürede sonuçlandırmayı hedefleyen mahkemelerin en uzun dava süresi ise 2 ay.
Uyuşmazlık Çözümü Otoritesi yönetimindeki sistem, DIFC mahkemeleri yanı sıra Tahkim Enstitüsünden oluşuyor. DIFC içerisindeki tahkim enstitüsü, Londra Uluslararası Tahkim Merkezi ve Dubai Uluslararası Finans Merkezi Otoritesinin ortaklığıyla kurulan merkezde, Londra uluslararası tahkim merkezinin kuralları geçerli. Merkezin idaresi de Londra Uluslararası Tahkim Merkezi tarafından yürütülüyor.
Kaynak: