Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TRT ortak yayınında gündeme ilişkin soruları yanıtladı, değerlendirmelerde bulundu.
Gıda krizinde nasıl bir süreç işlediği ve imza aşamasına nasıl gelindiğinin sorulması üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu konuda uzun süredir aralıksız şekilde yoğun temas ve müzakereler yürüttüklerini ve neticede Ukrayna tahılının Karadeniz üzerinden dünya piyasalarına güvenli şekilde ihracına yönelik mutabakatın İstanbul'da imzalanmasını sağladıklarını ifade etti.
Planın başarılı şekilde uygulanmasıyla vahim boyutlara ulaşmakta olan küresel gıda krizinin etkilerinin hafiflemeye başlayacağını dile getiren Erdoğan, "Nitekim bugünlerde bizim yazılı medyada da işte bir baktık ki başlık atmışlar 'Yüzde 3 fiyatlar düştü', bir baktık 'Yüzde 5 fiyatlar düştü' ki bu böylece devam edecek. Özellikle tabii en az gelişmiş ülkelerin üzerindeki baskı azalacak, ortaya çıkabilecek kıtlıklar peşinen önlenecek." diye konuştu.
"Biz anlaşmayı tüm unsurlarıyla hayata geçirmeye kararlıyız"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, tüm bunların memnuniyetle karşıladıkları hususlar olduğuna vurgu yaparak, "Bu tarihi başarıya verdiğimiz katkı Türkiye'nin küresel meselelerde oynamaya muktedir olduğu önemli rolü bir kez daha ortaya koymuştur. Planın operasyonel boyutu inşallah İstanbul'dan idare edilecek, burada ülkemiz, Rusya, Ukrayna ve Birleşmiş Milletlerden yetkililer rol alacaklar. Ukrayna'ya giden ve oradaki limanlardan gelen gemilerin emniyetli ve plana uygun şekilde seyrine birlikte yön verilecek." dedi.
Yürütülen müzakerelerin şu ana kadar çok hassas bir zeminde devam ettiğini söyleyen Erdoğan, şöyle konuştu:
"Savaşın devam ettiği bir ortamda zaten aksi de düşünülemezdi. Yani bu konuda gerek Milli Savunma Bakanım gerek Dışişleri Bakanım onlar kendi muhataplarıyla yoğun ilişki halinde oldular, ben muhataplarımla yoğun ilişki halinde oldum ve bu arada da tabii Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri'nin de katkılarını bir kenara koyamayız. Sürecin hala ne kadar hassas olduğunu cumartesi günü Odessa Limanı'na düzenlenen saldırıdan görebiliyoruz. Maalesef böyle bir şeyi arzu etmezdik ama bu da oldu. Bu tür süreçlerde zaten tarihte de bunun hep örnekleri vardır. Herkesten attıkları imzalara sahip çıkmalarını ve üstlendikleri sorumluluklara uygun şekilde hareket etmelerini bekliyoruz ve varılan anlaşmanın lafzı ve ruhuna aykırı eylemlerden de kaçınılmasını istiyoruz. Bu arada yoğun bir şekilde yine trafiğimizi artırdık ki böyle bir şeyin olması bizi üzüyor ve burada bir başarısızlık hepimizin aleyhine olacaktır, bunu da kendilerine hatırlatıyoruz. Biz anlaşmayı tüm unsurlarıyla hayata geçirmeye kararlıyız ve bu yöndeki çalışmalarımız da devam ediyor."
İstanbul'da atılan imzalar, Rusya ve Ukrayna liderleriyle yaptığı görüşmeler hatırlatılarak, "Yeni bir barış çabası görecek miyiz yeni süreçte?" şeklindeki soruya Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Savaşın başından beri önceliğimiz ateşkesin sağlanmasının ardından adil ve sürdürülebilir bir barışın tesis edilmesi, bu anlayış var. Temenni ederim ki inşallah bunu da başarırız." karşılığını verdi.
"NATO'nun kayıtlarına bu terör örgütlerinin girmiş olması Madrid zirvesinin en başarılı yanıdır"
Madrid'deki NATO Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi'nde liderlerle yaptığı görüşmelerde, İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyeliği konusundaki görüşlerini paylaştığı hatırlatılarak, "Sizin açınızdan bu zirvenin, NATO ve Madrid zirvesinin en önemli sonuçları neler olmuştur?" sorusu üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi:
"Bu soruyu tabii altını çizerek cevaplamak isterim; her şeyden önce PKK, PYD, YPG ile FETÖ'ye destek verilmeyeceği ve bunun bizim kırmızı çizgimiz olduğunu kendilerine orada ısrarla hatırlattık. NATO zirve bildirisinde de özellikle gönderme yapılan bir mutabakat muhtırasında bu taahhüt edildi ve teyit edildi. 'Buradan taviz vermeyi bizden kimse beklemesin' dedik, zirvenin en önemli neticesi bana göre budur. Yani NATO'nun kayıtlarına bu terör örgütlerinin girmiş olması Madrid zirvesinin en başarılı yanıdır. Çünkü bundan önce bunlar özellikle FETÖ falan bu tür terör örgütleri listesinde uluslararası en önemli konumda bulunan bir NATO sözleşmesinde yer almamıştır."
İsveç ve Finlandiya'dan teröre verilen desteğin kesilmesi noktasında somut beklentileri olduğuna dikkati çeken Erdoğan, şöyle devam etti:
"Az önce ekranda gördük, bakın İsveç'in caddelerinde bunlar polis korumasında yürüyüş yapıyorlar, gösteri yapıyorlar, kendi paçavraları ellerinde, ondan sonra malum sözde liderlerinin posterleri ellerinde bu şekilde yürüyüş yapıyorlar. Ama İsveç vatandaşının sağduyusu da ortada. 'Türkiye istiyorsa, Erdoğan istiyorsa bunlar mademki teröristtir, bunların verilmesi lazım' diyor. Yani aklıselimin gereği de bu. Tabii şimdi oradaki bütün iltisaklı yapıların da kapatılması gerekiyor, bunları da istedik. Terör propagandası ve eylemlerinin engellenmesi, bu eylemlere karışan kişilere karşı soruşturma açılması, ayrıca iade ve mal varlığı, mesela teröre karşı mücadelede bizden de ne isteniyor? Bunlara karışanlardan eğer sermaye noktasında, para noktasında imkanı olanlar varsa bunların paralarının da el konulması ve iade edilmesi aynı şekilde bizden isteniyor. Dolayısıyla orada da şimdi iade ve mal varlığı dondurma taleplerimizin karşılanması gibi beklentilerimize biz bir cevap bekliyoruz."
"Taviz yok"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu hususların takibini Dışişleri Bakanlığı ve ilgili kurumların yaptığını belirterek, "Buradan taviz yok, bu ülkelerle yapılacak ortak mekanizma toplantılarında teröre desteğin sonlandırılması için atılan veya atılmayan adımların bütün muhasebesi ortaya koyulacak. Burada bir şeyi söylemem lazım, o da şu; kesinlikle Türkiye'den bu konuda bir taviz beklenmesin. İşte biz şimdi orada görüşmeleri yaptık, bu görüşmelerden sonra döndük, geldik, gel gör ki hemen daha ertesi gün yine bu teröristler Stockholm caddelerinde gösteri yapıyorlar, Finlandiya'da aynı şekilde gösteri yapıyorlar. Yani İsveç somut adım atmaktan, temel bir yaklaşıma gitmekten şu anda çok uzakta gözüküyor. Terör propagandası dahil, terör örgütü uzantılarını ülkemiz aleyhine faaliyette bulunmaktan alıkoymadıkları sürece bizden olumlu bir yaklaşım beklemesinler." değerlendirmesinde bulundu.
NATO Zirvesi'nde önemli bir kazanım olduğu belirtilerek, İsveç ve Finlandiya'ya yönelik somut izlemeye ilişkin nasıl bir takvim olacağının sorulması üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:
"Bu öyle zannedildiği gibi kolay bir iş değil. Bakın Makedonya 11 yıl sürdü, öyle kolay falan bu iş olmuyor. Dedik 'Tamam', 'Hemen NATO'ya alsınlar', yok böyle bir şey. Biz orada da bütün arkadaşlara, dostlara bunu söyledik. Nitekim şu anda da süreç bu şekilde bir defa işliyor. Bu şimdi ilk etap, Madrid'de nedir? Madrid'deki bir davettir, yani onama değildir, bir davettir. Bu davetin neticesi ne olacak? Onu da bu eylemler belirleyecek. Yani siz hala bu teröristleri caddelerinizde koruma altında böyle yürütürseniz e biz de bunları takip ediyoruz, bizim de oralarda istihbaratımız var, her şeyimiz var, nerede ne oluyor bunu anında takip ediyoruz. Tabii sadece olay İsveç, Finlandiya değil. İsim vererek söyleyeceğim, maalesef Almanya da böyle, Fransa böyle, İngiltere böyle, İtalya böyle. İskandinav ülkelerinin hemen hemen tamamı böyle."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Müzakerelerde bunu size hatırlatmışlar, yani diğer NATO ülkeleri de yapıyor ama sadece bizden istiyorsunuz' dediklerinde ne dediniz?" şeklindeki soru üzerine, "Onların anlatmasına gerek yok, ben anlattım zaten. Liderlerle yaptığımız görüşmede de ben hep kendilerine bunları söyledim, dedim 'Yani kusura bakmayın'. Almanya, Fransa... Mesela ben, (Fransa Cumhurbaşkanı) Emmanuel ile yaptığım görüşmede 'Siz ne yapacaksınız, böyle devam edeceksiniz' dedim. Tabii gülüyorlar. 'Yani bu eğer böyle gitmezse kusura bakmayın, önümüze bu geldiği anda bizim bir parlamentomuz var, bu parlamentomuz bizim bu işe olumlu bakmaz' dedim." yanıtını verdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın dünya liderleri ile görüşmeleri
Yayında, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın son 4 ayda dünya liderleriyle yaptığı yüz yüze ve telefon görüşmelerine ilişkin görüntülere yer verildi.
Görüntülerin ardından, geçen hafta Astana süreci kapsamında İran'da üçlü liderler zirvesinin yapıldığı hatırlatılarak, zirvenin hem Türkiye'de hem de dünyadaki yankılarına ilişkin değerlendirmeleri sorulan Erdoğan, Türkiye-İran 7'nci Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi ve sonrasında da Astana formatında 7'nci üçlü zirveyi gerçekleştirmek için 19 Temmuz'da İran'da olduklarına işaret ederek, burada İranlı muhataplarıyla yaptıkları temaslarda ikili ilişkileri tüm boyutlarıyla ele alma fırsatı bulduklarını anlattı.
Ziyaret sonunda İran'la yatırımdan sosyal güvenliğe uzanan geniş bir yelpazede farklı alanlarda 8 belge imzalandığını hatırlatan Erdoğan, şöyle konuştu:
"Görüşmelerde ikili ticaret hacmimizi, ta Ahmedinejad zamanında da bunu belirlemiştik, 30 milyar dolara çıkarma hedefimiz var. Ama şu anda tabii bu kovid vesaire ile bu bayağı düştü. Şu anda son durum işte 7,5 milyar dolar. Şimdi 7,5 milyar dolar Türkiye-İran'a yakışmıyor. Bunu süratle bizim yeniden 30 milyar dolara çıkarma gayreti içine girmemiz lazım. Mutabık mıyız? Sayın Reisi dedi ki 'Mutabıkız, çalışacağız ve bunu halledeceğiz'. Bir defa burada bu işi halletmek için avantajlarımız var. Nedir bu? Biz tabii İran'dan petrol alıyoruz, doğal gaz hakeza bunu artıracağız. Bunu artırmamız halinde bu rakamı yakalarız. Yani burada bir sıkıntı olmaz. Ve şimdi süratle, yani bu yılın ilk yarısını işte tamamlıyoruz, 8'i yakaladık. Bu demektir ki bu 8'i yıl sonuna kadar biz katlayabiliriz. Aramızdaki bu görüşme gerçekten samimi geçti. 'Bu adımı atmamız lazım, bunun gereğine inanıyoruz' dedik ve tabii 8 anlaşmayı da imzalamak suretiyle bir defa buradaki bu Yüksek Düzeyli Stratejik Konseyi başarılı şekilde tamamlamış olduk."
"Savaşın yarattığı menfi koşullar ve aramızda bazı konularda anlaşmazlıklar elbette var"
Diğer taraftan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile görüştüklerini belirten Erdoğan, şöyle devam etti:
"Putin'le olan görüşmemiz gerçekten çok daha farklı geçti. Çünkü şu anda Putin-Zelenskiy olayında biz çok önemli bir rol oynuyoruz. Çünkü biz kimseye burada düşman nazarıyla bakmıyoruz. Dost nazarıyla bakıyoruz ve bu şekilde bakışımız da her iki tarafın da gerçekten samimi yaklaşımını getiriyor. Kaldı ki, Sayın Putin ile malum şu anda Batı'nın yaklaşım tarzı, yani siyasetçilere yakışan bir yaklaşım tarzı değil. Tabii sen öyle bakarsan Sayın Putin de size nasıl bakacak? Öyle bakacak. Şimdi savaşın oluşturduğu konjonktüre rağmen biz ikili ilişkilerimizdeki önemli konuları rahatlıkla ele aldık ve olumlu bir görüşme olduğunu ben de rahatlıkla söyleyebilirim. Savaşın yarattığı menfi koşullar ve aramızda bazı konularda anlaşmazlıklar elbette var. Ancak, biz malum S-400 konusunda vesaire dünyanın bakışını paylaşmadık. Tam aksine biz inandığımız neyse bunu yaptık. Ve Rusya ile var olan ikili ilişkilerimizi karşılıklı çıkarlar temelinde sürdürmek ve potansiyel olan alanlarda geliştirmek durumundayız. Onun için de Astana Zirvesi çerçevesinde Sayın Putin ve Sayın Reisi ile Suriye ihtilafının farklı veçhelerini ayrıntılarıyla istişare ettik. Sürecin ve aramızdaki eşgüdümün devamını, siyasi çözüm açısından çok çok önemli görüyorum."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Tahran'daki görüşmelerinde "terörle mücadele"nin gündemlerinin bir numaralı konusu olduğuna işaret ederek, "Suriye terör örgütlerinin yuvası haline gelmiş durumda. Dolayısıyla Suriye'ye karşı gerek Rusya gerekse İran'ın bir tavır belirlemesi gerekir. Özellikle Fırat'ın batısında ve doğusunda terör örgütü PKK/YPG, sivillere ve ülkemize yönelik saldırılarına hala devam ediyor. Bu mücadele kararlılığımızı zirve sırasında Sayın Putin ve Sayın Reisi'ye de bizzat aktardım." ifadelerini kullandı.
Yunanistan'daki yöneticilerin sürekli Türkiye'yi şikayet etmesi, adaları silahlandırması ve ABD üslerinin sayısındaki artışa dikkat çekilerek, Yunanistan'ın ne yapmak istediği konusunda değerlendirmeleri sorulan Erdoğan, yaklaşık 1-1,5 ay önce Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis'i yemeğe davet ettiğini ve Vahdettin Köşkü'nde beraber yemek yediklerini hatırlattı.
Yemekte, Miçotakis'e "Biz bundan sonra aramıza üçüncü bir ülkeyi sokmayalım, üçüncü kişileri de sokmayalım. Yani biz ne yapacaksak, bunu hemen, hatta direkt hat kuralım, direkt hattan görüşmelerimizi yapalım." dediğini anlatan Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Aradan geçti 15 gün, 3 hafta, bir Amerika seyahati, Kongre'de bu konuşmasında, bizi ima ederek, verip veriştirerek orada maalesef aleyhimizde birçok şeyler söyledi. Oradan döndü, Davos'a gitti. Davos'ta da yine benzer şeyleri yaptı. Ya biz Türkiye'yiz? Bir kabile devleti değiliz. Ondan sonra 'Türkiye bize şöyle yaptı, böyle yaptı' deyip duruyorsun. Kaldı ki sen de siyasetçisin, ben de siyasetçiyim. Şunu bir defa bilmen lazım, Türkiye'ye karşı herhangi bir olumsuz adım attığın zaman benim ilk işim siyasetçi olduğuma göre halkıma anlatabileceğim elimde güçlü malzemelerimin olması lazım. İşte onun için de Efes tatbikatı bunları bayağı çıldırttı. Tuttular bunlar da Efes tatbikatından sonra kendilerine göre bazı tatbikatlar yaptılar. Şu anda Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi toplantılarını da ben iptal etme kararı verdim. Ve dedim 'Bundan sonra benim artık Miçotakis'le görüşmem diye bir şey söz konusu değil.' Yunanistan'ın samimi, dürüst olmayan tutumuna son vermesi gerektiğini açık bir şekilde dile getirme kararını aldık. Gerek Dışişleri Bakanım, gerek Savunma Bakanım dedi, 'Bundan böyle artık görüşmelere son vereceğiz.'"
"Yunanistan bizim güvenlik ihtiyaçlarımız için uçak almamızı engellemeye çalışıyor"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Yunanistan'da 9 Amerikan üssü olduğunu vurgulayarak, 5'inin zaten var olduğunu, 4'ünün de yeni açıldığını söyledi. Bunların da inkar edildiğini anlatan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Şimdi bunları adalara yerleştirme gayretleri var. Tabii Rusya'ya karşı kurulduğunu söylüyorlar. Dedim ya yok, kimi aldatıyorsunuz? Yani Rusya ile sizin böyle bir şeyi yapabilme ne gücünüz ne kudretiniz yok. Amerika bile bunu yapamaz. Kaldı ki, eğer üs diyorsanız, bizim İncirlik üssü de var. Yani biz bu kadar iyi niyet gösteriyoruz, siz bize hala geliyorsunuz, adalarda böyle garip garip şeyler yapıyorsunuz. Ve Yunanistan bizim güvenlik ihtiyaçlarımız için uçak almamızı engellemeye çalışıyor. Bir taraftan Amerika'ya, bir taraftan Fransa'ya daha değişik ülkelere hepsine böyle saldırarak 'Türkiye'ye vermeyin.' Verirler veya vermezler hiç önemli değil, ama biz duruşumuzla, her şeyimizle konumumuzu zaten koruyoruz."
"Lozan Antlaşması'nın yıl dönümü dolayısıyla yaptığınız açıklamada, özellikle Yunanistan paragrafına yer verdiniz. Tabii adaların silahlandırılması Lozan'a da çok aykırı bir durum. Bu, çok adreslere teslim bir mesaj olarak okundu. Yunanistan tarafından bu mesajın alındığını düşünüyor musunuz?" sorusuna ise Erdoğan, şu yanıtı verdi:
"Şimdi, öyle zannediyorum ki herhalde buradan gereken dersi almışlardır. Yani Yunanistan'ın iyi komşuluk ilişkileri hilafına sürdürdüğü bu faaliyetler sadece Lozan'a değil, aynı zamanda Paris Antlaşması'na da ters. Şimdi Lozan ve Paris antlaşmalarına ters olan böyle bir durumda Türkiye olarak biz ne yapalım? Elimiz kolumuz bağlı duralım, 'Ey Yunanistan sen ne yapmak istiyorsan yap' öyle mi diyelim? Ne gerekiyorsa vakti saati geldiğinde bunu da Türkiye olarak yaparız. Bu adaların egemenliğinin gayri askeri statü altında kalmaları kaydıyla kendisine verildiğini Miçotakis bilmiyor herhalde, yani bunu öğrenecek."
"Bu tür şartlar Türkiye için geçerli şartlar değil, olacak iş de değil"
ABD'nin Türkiye'ye F16 satışıyla ilgili "Yunanistan şartı"nı nasıl değerlendirdiğine ilişkin bir soru üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi:
"Şimdi o da bir garip, yani onun üzerine zaten Hulusi Paşa hemen bir açıklama yaptı biliyorsunuz. Yani bu tür şartlar Türkiye için geçerli şartlar değil, olacak iş de değil. Çünkü Biden ile Madrid'de yaptığımız görüşmede bunları biz gayet olumlu bir şekilde onunla konuştuk ve görüşmede ikili ilişkilerimize ve bölgesel konulara dair kapsamlı bir fikir alışverişinde bulunduk. Ve nitekim kendisinin de dönüşte yaptığı açıklamaları aslında olumluydu. Sonra bu nereden çıktıysa, yani Yunanistan'la ilgili konular gündeme geldi. Tabii yönetimin bu net tutumunu ben aslında Madrid'deki görüşmelerle ilgili olarak olumlu gördüm. Tabii ABD yönetimi bu desteğini kamuoyu nezdinde görünür kıldıkça Rum-Yunan lobisi başta olmak üzere Kongre'deki bazı odakların F16 talebimizi engellemek için girişimlerini tabii hızlandırdıklarını da görüyoruz. Nitekim Amerika'nın 2023 Ulusal Savunma Yetki Yasası hazırlıkları kapsamında Temsilciler Meclisi'nde 14 Temmuz'da, F16 talebimizin karşılanmasını belirli bazı koşullara bağlayan bir değişiklik önerisi de ayrıca kabul edildi. Yasayla ilgili süreç devam ediyor ve henüz kesinleşmiş bir hüküm de mevcut değil. O sebeple sürecin safahatını yakından takip edip nihai metne bakmak lazım. Ben gelişmelerin olumlu olacağı inancındayım. Çünkü Madrid'deki görüşmede kendi partisinden, yani Demokratlardan da olumlu yaklaşımda bulunmayan bazı arkadaşlar vardı. 'Tamam' dedim 'Cumhuriyetçiler, biz de Cumhuriyetçilerin üzerinde bir çalışma yapalım. Ve böylece Demokratlar, Cumhuriyetçiler olarak, oradan olumlu bir kararın ben çıkabileceğine inanıyorum' dedim. Bu konuda da şu anda bazı girişimlerde bulunuyoruz, bulunacağız."
İsrail, Suudi Arabistan ve BAE ile ilişkilerin normalleşme sürecinin anımsatılıp, Mısır ile ilişkilerde yeni dönemin başlangıcı için hangi adımların atıldığının sorulması üzerine Erdoğan, şu bilgileri verdi:
"Bir yıllık süre zarfında gerçekleştirdiğimiz karşılıklı ziyaretlerle BAE, Suudi Arabistan ile yeni dönem başlattık. Her iki ülkeyle de ilişkilerimizin her alanda hızlı şekilde geliştirilmesi için iki ülke kurumları çalışmalarını sürdürüyor. BAE ile ortak bir teknoloji fonu tesis edildi. Yatırım boyutunu da içerecek kapsamlı ekonomik ortaklık anlaşmasına ilişkin müzakereler de süratle yürütülüyor. Suudi Arabistan makamlarının da iş adamlarımızın sorunlarının giderilmesi hususunda yoğun bir gayret içerisinde olduklarını görüyoruz. Müteahhitlerimizi ülkelerindeki projelerde görev almaya davet ediyorlar. Tabii ihraç ürünlerimize yönelik boykot ve benzeri ayrımcı uygulamaların da sona ermekte olduğunu, Türk okullarının yeniden açılmasına yönelik adımların atıldığını müşahede ediyoruz."
Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkilerin ve diyalogun geliştiğini vurgulayan Erdoğan, şunları söyledi:
"Sayın Herzog ile olumlu temaslarımız neticesinde başlayan bu süreçte 15 yıl aradan sonra İsrail'den ülkemize devlet başkanı seviyesinde bir ziyaret oldu. Şu anda bizim Mısır ile ilgili süreç alt düzeyde devam ediyor. Üst düzeyde de bu işin olmaması diye bir şey söz konusu değil. Yeter ki birbirimizi anlayalım, birbirimizi, yaklaşım tarzımızı şöyle kontrollü bir şekilde devam ettirelim. Olmaması diye bir sebep yok. Mısır halkı Müslüman, bizim kardeşlerimiz. Müslüman Müslüman'a ters bakacak halde değil. Yeter ki birbirimize karşı açıklamalarda birbirimizi rencide etmeyecek şekilde bir süreci devam ettirelim."
"Ermenistan ile normalleşme sürecinde ciddiyiz"
Erdoğan, Türkiye ile Ermenistan arasındaki ilişkilerin normalleşmesine yönelik sürecin sorulması üzerine, şunları kaydetti:
"Başbakan Paşinyan ile her iki ülkenin dini bayramları kapsamında karşılıklı tebriğimizi ilettiğimiz bir telefon görüşmesi gerçekleştirdik. Tabii ülkemiz ile Ermenistan arasındaki normalleşme sürecini de konuştuk. Bizim baştan itibaren kırmızı çizgimiz Azerbaycan'dı. Azerbaycan konusu yoluna girdikten sonra biz zaten 'Kapılarımızı açarız' dedik. Paşinyan'ın bölgesel barış ve iş birliği açısından bizimle benzer düşünceleri paylaştığını duymaktan da memnun oldum. Artık söylemin ötesinde somut adımlar atmalarını bekliyoruz. Biz Ermenistan ile normalleşme sürecinde ciddiyiz, kararlıyız. Tam normalleşme ve iyi komşuluk ilişkilerinin tesisini de hedefliyoruz. Türkiye'de bugün 100 binin üzerinde Ermeni var. Bizim vatandaşımız olan Ermeniler var, bir de vatandaş olmaya namzet olan Ermeniler var. Bu bizim yaklaşım tarzımızı gösteriyor. Azerbaycan ile eşgüdüm içinde Ermenistan ile olan yaklaşımı geliştiriyoruz."
"Terör örgütlerinin alışılmış eylemlerinden bir tanesi"
Irak'ın Duhok vilayetinin Zaho ilçesindeki saldırıya ilişkin soru üzerine Cumhurbşkanı Erdoğan, şu bilgileri verdi:
"Duhok'taki olay, PKK, YPG, PYD bunların alışılmış terör eylemlerinin bir benzeri. Buna biz yabancı değiliz. Bunu da Amerikalılara, Rusya tarafına 'Bakın durum böyle burada bir oyuna gelmeyin' dedik. Aynı şekilde bunu Irak'taki dostlarımıza, kardeşlerimize de söyledik. Yaptığınız açıklamalara dikkat edin, Türkiye'nin dostlarıyla, kardeşleriyle böyle bir eyleme girmesi mümkün değil. Biz böyle bir şey yapamayız. Ama bu terör örgütlerinin bugüne kadar alışılmış eylemlerinden bir tanesidir. Dert Türkiye ile Irak arasındaki olumlu gelişmeleri bozmak. Orada aklıselim sahibi birçok Iraklı kardeşlerimiz, dostlarımız güzel açıklamalar yaptılar ama bazıları da aksi açıklamalarda bulundu. Bunlardan bir tanesi de Konya'da yapılacak İslam Oyunlarına Irak'ın katılmaması istikametinde bir açıklama yapmışlar. Üzüldüm. Irak böyle bir adımı atmamalı. Arkadaşlarıma da söyledim, görüşün bu açıklamayı tavzih etsinler. Çünkü biz Irak'ı da bu oyunların içerisinde görmek istiyoruz. Duhok'ta hayatını kaybeden sivillerin ailelerine ülkem adına başsağlığı diliyorum. PKK'nın gerçek yüzünü bir kez daha böylece görmüş olduk."
"Bize dokumayana zaten biz dokunmayız"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Fırat Nehri'nin doğusundaki terör oluşumlarıyla ilgili, şunları kaydetti:
"Fırat'ın doğusu hala sıkıntılı, burada Amerika'nın maalesef çok ciddi olumsuz yaklaşımları var. Ben Madrid'deki görüşmelerde de bunu söylediğim gibi Tahran'da da Amerika'nın Fırat'ın doğusunda çekilmesinin gereği üzerinde durdum. Buradan çekilmesi lazım. Çünkü terör örgütleri bütün gücünü oradan alıyor. Tel Rıfat. Binlerce tır silah, mühimmat, araç gereç Amerika buraya yığdı, hala yığmaya devam ediyor. Biz bunu Trump'a da söylemiştik, şimdi aynı şekilde Biden'a da söyledik. Ama bu konuda maalesef hala olumlu bir adım atılmış değil. Temenni ederiz ki bu ısrarlarımız karşısında olumlu adımları atarlar, Tel Rıfat, Tel Abyad..."
"Bu bölgeye operasyon kararlılığınız canlılığını koruyor mu?" şeklindeki bir soru üzerine Erdoğan, "Mecburen koruyacak. Bize dokumayana zaten biz dokunmayız." dedi.
"Amerika'nın kendi yetiştirmeleri"
Erdoğan, sınır ötesi operasyonla etkisiz hale getirilen YPG'li bir teröristle ilgili CENTCOM'un taziye paylaşımıyla ilgili olarak, şöyle konuştu:
"Tabii bu ilk değil. Amerika bunları birçok kez yaptı. Zaten Amerika'nın kendi yetiştirmeleri. Bunlara eğitim vermek için birçok kez bu terör kamplarına gelmişlerdir. Bu terör kamplarında bunlara eğitim vermişlerdir. Halen bu eğitim verme çalışmaları maalesef devam ediyor. Bu taziye yayımladıkları terörist kim diye şöyle bir bakarsanız, Türkiye'ye karşı terör eylemlerinde bulunan, Suriye'de kız çocuklarını terör örgütlerine katmak için çalışan biri. Amerika'nın terör örgütüyle iş tutması kendi kazdığı kuyuya düşmesi sonucunu doğuracaktır."
"Amerika'nın PKK/YPG ile iş birliği devam ediyor"
ABD Başkanı Biden ile ilerleyen dönemlerdeki görüşmelerinde Amerika'nın terör örgütleriyle iş birliğini tekrar gündeme getireceklerini belirten Erdoğan, şöyle devam etti:
"Her düzeyde ve sürekli girişimlerimize rağmen Amerika'nın PKK/YPG ile iş birliği devam ediyor. Amerika, terör örgütünü DEAŞ ile mücadelede sözde bir ortak gibi görüyor. DEAŞ'ın terör örgütü olarak PKK'dan, YPG'den ne farkı var? Türkiye'nin DEAŞ ile göğüs göğüse çarpışan tek NATO ülkesi olduğunu unutuyorlar. Aynı şekilde Suriye muhalefeti de mücadele ediyor. Bunları görmezden gelemeyiz. Yine Amerika, Suriye'nin kuzeyinde olası operasyonumuza karşı olduğunu söylerken, harekatın istikrarsızlığa neden olacağı, DEAŞ ile mücadeleye zarar vereceği ve insani sorunlara yol açacağı iddiasını dile getiriyor. Ancak bunu yaparken, sözde ortaklarının terör eylemlerinin bir NATO müttefikine verdiği zarardan söz etmiyor. Biz NATO'da beraberiz, müttefikiz. İlk beş ülkeden bir tanesi biziz. Bize zarar veriyorsun. Bir terör örgütüyle mücadele için bir başka terör örgütüyle iş tutulmaz. Bunu bileceğiz."
"TOGG bu yılın son çeyreğinde inşallah banttan inecek"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "2023 seçimlerini bu zamana kadar girip galip çıktığımız tüm seçimlerden daha önemli görüyoruz. Bu seçimi de bir dönüm noktası olarak görüyoruz." dedi.
Yerli otomobil TOGG'un üretim aşamasına ilişkin bir soruya Erdoğan, şöyle konuştu:
"Tesislerin seri üretime hazır hale gelmesiyle ilk seri üretim araçlar bu yılın son çeyreğinde inşallah banttan inecek."
"Enflasyonda Şubat-Mart döneminde düşüşü görürüz
Erdoğan, enflasyon hakkında şu değerlendirmeleri yaptı:
“Kur Korumalı TL'ye katılım çok oldu. Toplamda 1,8 milyon hesap açıldı. Bu sayı güvene işaret ediyor. Gerçek kişilere yönelik tasarladığımız ürüne gelen talep de tabana yayıldı ve beklentimizin üzerinde gerçekleşti. Yapmış olduğumuz bu düzenlemelerin enflasyon üzerindeki etkilerini yakından takip ediyoruz. Son haftalarda yaşanan petrol fiyatlarındaki düşüşün olumlu etkilemesini de bekliyoruz. Yıllık enflasyon düşüşünü önümüzdeki yıl ciddi bir şekilde Şubat-Mart döneminde görmeye başlarız.”
Kaynak: